10 Şubat 2011 Perşembe

Tüp bebek Ama ne zaman?

“Hamilesiniz…” Tüm yaşantınız boyunca alabileceğiniz en güzel müjde bu olsa gerek. Öyle ya, sevginizin ortak meyvesi olan o minik bedeni nihayet mutlulukla bağrınıza basabileceksiniz…

Peki, ya bu cümleyi doktorunuzdan bir türlü duyamıyorsanız?

Üzülmeyin! Çünkü, günümüzde, modem tıp alanında yaşanan gelişmeler, infertilite yani kısırlık sorununa karşı size pek çok çözüm sunuyor. Bu yöntemlerden en sık başvurulanı, hiç kuşkusuz tüp bebek. Ancak, madalyonun öbür yüzünü de unutmayalım; tüp bebek gereksiz yere uygulandığında pek çok sorunu da beraberinde getiriyor! işte, bu sorunlardan yola çıkan uzmanlar, Antalya’da düzenlenen “5. Türk- Alman Jinekoloji Kongresi’nde” tüp bebek yöntemini tüm detaylarıyla ele aldılar.
Ülkemizde çiftlerin yaklaşık yüzde 15′i, “infertilite”, yani kısırlık sorunuyla savaşmak zorunda kalıyor. Günümüzde tıp alanında yaşanan gelişmeler sayesinde, bu çiftlerin yaklaşık yüzde 80′i, tedaviyi kesmedikleri takdirde çocuk sahibi olabiliyor. İnfertilite tedavisi çoğunlukla pahalı, uzun süreli ve sabır gerektiren bir süreci kapsıyor. Ancak ülkemizde bazı merkezlerde, kısırlık tedavisinde tüp bebek yöntemi tek çözüm gibi sunuluyor. Dolayısıyla diğer geleneksel yöntemlerle rahatlıkla çözülebilecek sorunlarda da “tüp bebek” uygulamasına başvuruluyor. Oysa bu yöntem tek çözüm olmadığı gibi, bir seferde maksimum yüzde 30 – 40 civarında hamilelik oranı sağlayabiliyor. Yani, çocuk sahibi olmakta zorlanan çiftlerin yaklaşık yüzde 60′ı, aslında tanısal metotlarla, öncül tedavilerle veya başka yöntemlerle sorunlarına çözüm bulabiliyor. Üstelik bu yöntemlerle çözüme tüp bebek uygulamalarından çok daha ekonomik rakamlarla ulaşılıyor.

Peki, o zaman infertilite sorunu yaşayan çiftlere tüp bebek yöntemi ne zaman uygulanmalı?


Çiftler kendileri için en doğru olan tedavi yöntemini nasıl seçmeli? İşte yanıtları…
Sorun ve çözümü sorgulanmalı

Günümüzde çocuk sahibi olamayan çiftlerin önemli bir kısmı, maalesef kısırlığa yol açan sorunun ne olduğu hakkında yeterli bir bilgiye sahip olamıyor. Bu eksiklik, çoğunlukla, başvurulan tıbbi hizmet birimlerinde kendilerine yeterli zaman ayrılamaması ve sorunlarıyla ilgili açıklamaların yapamamasından kaynaklanıyor. Oysa, tüp bebek yönteminde başarılı sonuç alınabilmesi için yeterince araştırmadan, bilgilenmeden ve sorgulamadan tedaviye başlanmaması gerekiyor. Dolayısıyla çocuk sahibi olmak isteyen çiftler her şeyden önce tedavi merkezin başarı oranını araştırmaları gerekiyor. Bu da ancak hasta, doktor ve hizmeti veren sağlık kuruluşu arasındaki güçlü işbirliğiyle gerçekleşebiliyor.

Her çifte özel tedavi!

Dikkat edilmesi gereken önemli bir noktada; çifte hangi tedavinin uygulanması gerektiği. Uzmanlara göre; infertilite tedavisinde istenilen sonuca ulaşabilmek için kısırlık sorunu olan her çift kendi özelliklerine göre değerlendirilmeli. Çünkü, bir çiftte son derece başarılı sonuçlar sağlayan yöntem, başka bir çiftte aynı etkiyi sağlayamıyor. Bu, tüp bebek yöntemi için de geçerliliğini koruyor. İşte, bu gerçekten hareket eden uzmanlar, günümüzde her çifte en uygun tanı ve tedavi yolunun bulunmasına yönelik çalışmalar yapıyor. Tedaviye başlamadan önce çiftin yaptırdığı tetkikler, kendilerine uygulanan yöntemler ve bunların kaliteleri, süreleri mutlaka göz önüne alınıyor. Bu değerlendirmelerin ardından çifte, tüp bebek yönteminin uygulanıp uygulanmayacağına karar veriliyor. Tedavi, kısırlık süresiyle, eşlerin aile yapısı ve aile içi ilişkileri, sosyal, ekonomik ve psikolojik faktörleri, diğer tedavilerden aldıkları sonuçlar, hatta yaşadıkları yerin tedavi merkezine uzaklığı göz önüne alınarak planlanıyor. Bu sayede tekrar aynı uygulamalara başvurulmuyor ve buna bağlı maddi, psikolojik kayıplar önleniyor.
Ne zaman tüp bebek?

Tüp bebek pahalı, çoğul veya dış gebelik, düşük gibi riskleri olan bir yöntem. Çiftler, çok çabuk vazgeçip tedaviyi yarım bırakabiliyor. Dolayısıyla tüp bebek tedavisine başlamadan önce uzmanların 2 soruya yanıt aramaları gerekiyor: Kendiliğinden oluşabilecek hamilelik için yeterli zaman tanınmış mı?

Etkinliği gösterilmiş, yan etkileri az, ekonomik olan geleneksel yöntemler uygulanabilir mi?

Doktorların, ancak bu sorulara verdikleri yanıtlardan sonra tüp bebek yöntemine karar vermeleri gerekiyor.
Yaş sınırlaması yok, ancak…

Peki, tüp bebek yöntemi hangi yaştakilere uygulanıyor?

Uzmanlar, bu sorumuza şöyle yanıt veriyor: Tüp bebek yönteminin uygulanmasında herhangi bir yaş sınırlaması getirilmiyor. Hamile kalmasını kesin olarak engelleyen ve gerek medikal gerekse cerrahi yöntemlerle düzeltilemeyen bir sorun söz konusu olduğunda kişinin genç ya da ileri yaşta olması dikkate alınmaksızın tüp bebek yöntemi uygulanıyor.

Bu sorunların neler olduğuna gelince…

Erkeklerde sperm kalitesinin düşük olması, sperm sayısının ciddi derecede az olması ya da hiç bulunmaması, tüp bebek yöntemine başvurma nedenleri arasında yer alıyor. Kadının her iki tüpünün tıkalı olması gibi kendiliğinden hamilelik oluşmasını engelleyecek durumda ya da nedeni izah edilemeyen infertilitede de yine tüp bebek yönteminden yararlanılıyor.
Tüp bebek tedavisinin şeklini ve zamanını belirleyen en önemli etkeni; yumurta sayısı azaldığı için kadının yaşı ve eşlerin tetkiklerinde ortaya çıkan sağlık sorunları oluşturuyor. Genç çiftler başvurduğunda, 35 yaş öncesi hamileliğin oluşumunu engelleyecek ciddi bir sorun yoksa, öncelikle diğer geleneksel yöntemlerin uygulanması gerekiyor. Yoksa çift, tüp bebek yöntemiyle gereksiz yere yıpranıyor ve ciddi oranda maddi kayıplara uğrayabiliyor. Bunun aksine, geç yaşta evlenen çiftlerin diğer yöntemlerden sonuç alamadıklarında, bu uygulamaları defalarca tekrar ederek zaman kaybetmeleri yerine, tüp bebek yöntemine geçiş yapmaları gerekiyor.

Katagori Tüp Bebek, Tüp Bebek Merkezleri | Henüz Yorum Yapılmamış »
Uzmanlar Türkiyede Tüp Bebek İçin Ne Diyor?
Yayınlanma Tarihi : Ekim 6th, 2010 Yazar : klavuz

Türkiye için durumun ne olduğunu kısırlık tedavisi ve tüp bebek çalışmaları yapan merkezlerin uzmanlarına sorduk.

Kendilerine iki soru yönelttik:

1. Ülkemizdeki erkeklerin sperm oranında bir düşüş var mı? Varsa neye bağlıyorsunuz?

2, Sizce kök hücre tedavisi alternatif bir hamilelik yöntemi olabilir mi?
Uzmanlarımızın verdiği yanıtlar:

ilk uzmanımıza göre; “Tıp dünyası mutlaka başaracaktır”

1. Yıllardır böcek ilaçlarının, J kurşun ve kadmiyum gibi bazı ağır metallerin testisin işlevini bozduğu, çok sıcak ortamlarda çalışan erkeklerin, örneğin ağır metal işçilerinin, uzun yol şoförlerinin ve hamamda çalışanların sperm kalitelerinin bozulduğu biliniyordu. 2003 yılında İtalya’da yapılan araştırmalar sonrasında, çevresel kirliliğin spermi olumsuz etkilediği yönünde yıllardır şüphede kalan fikirler de netleşti. Ayrıca yapılan son araştırmalar, egzoz dumanının sperm hareketlerini azalttığını ve spermde hamileliği sağlayan ileri hareketlilik ile hareket hızını azalttığını ortaya koydu. Devamlı oturur pozisyonda çalışmanın belden aşağıdaki bölgede ısıyı çok artırdığı ve bunun da spermi bozduğu tespit edildi. İşte tüm bu faktörlerin etkisiyle spermlerin sayısında, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yüzyıl öncesine nazaran yaklaşık yüzde 50 azalma var.

2. Günümüzde sperm sayısının düşmesiyle ilgili maalesef çok fazla tedavi seçeneği yok. ilaçlar ve ameliyatlar genellikle başarısız oluyor. Bu nedenle tüp bebek merkezimize başvuran çiftlere aşılama veya mikroenjeksiyon yöntemlerini uyguluyoruz. Henüz bilimsel araştırma düzeyinde olan bu tedavi yöntemi bizi heyecanlandırıyor. Çünkü bundan 25 yıl önce bile tüp bebeğe hayal diye bakıyorduk. Ancak şimdi tüp bebek konusunda çok başarılı çalışmalar gerçekleştiriliyor. Dolayısıyla kök hücre tedavisiyle ilgili araştırmalar başarıyla tamamlanırsa ki tıp dünyası bunu mutlaka başaracaktır, spermsiz doğumun ileride alternatif bir yöntem olacağını düşünüyorum.

İkinci uzmanımıza göre; “Bir şey söylemek için çok erken”

1. Son yıllarda, kısırlık nedeniyle tüp bebek merkezimize başvuran çiftlerde artış var hiç kuşkusuz. Ancak bunun
nedenini sperm sayısının azalmasına bağlayamayız. Ben bu artışı, tedavi fiyatlarının düşmesi, insanların bilinçlenmesi ve bu tür tüp bebek merkezlerin artık daha rahat ulaşılabilir durumda olmasına bağlıyorum. Sperm sayısının düştüğünü savunanlar olsa da, bunun tam tersini düşünenler de var. Dolayısıyla tıp dünyasında ortak bir karar olduğunu söylemek yanlış olur. Örneğin Singapur’da yapılan çalışmalarda sperm sayısında düşüş tespit edilmemişken, Yunanistan’da ise erkeklerin spermlerinde azalma olduğu belirlenmiş. Amerika’da gerçekleştirilen araştırmalar da sperm sayısında bölgesel farklılıkların mevcut olduğunu ortaya koyuyor. Bu da bize sperm sayısında ırk, mevsim, coğrafi bölge ve meslek grubunun etkili olduğunu gösteriyor.

2. Kök hücre tedavisi henüz araştırma safhasında. Şu an bir şey söylemek için çok erken.

Üçüncü uzmanımıza göre; “Kök hücre tedavisinin sakıncaları olabilir”

1. Çevre kirliliği, hayat şartlarının yarattığı stres gibi etkenler, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sperm sayısının düşmesine yol açıyor. Dolayısıyla tüp bebek merkezlerine başvuran çiftlerin sayısında artış gözleniyor. Ancak merkezlere başvuran erkeklerin sayısındaki artışın bir başka önemli nedeni de, artık bu konuda utangaçlık duygusunun ortadan kalkması. Eskiden kısırlık sorunu erkekten kaynaklandığında hasıraltı ediliyordu. Günümüzde ise erkekler bilinçlendiği için artık utanmıyor ve tedavi olmak için hemen bir doktora başvuruyor. Menisinde spermi olmayan erkeklerin testislerinden sperm bulup, mikroenjeksiyon yöntemiyle hamilelik elde edilebiliyoruz. Ancak testisinde de sperm yoksa, bu konuda yapabileceğimiz bir şey maalesef yok.

2. Kök hücre tedavisi ise çok yeni bir yöntem ve henüz bilimsel deney aşamasında. Sonuçları hakkında elimizde yeterli veri yok. Bu yönteme ilerisi için potansiyel bir yenilik olarak bakmamız, ancak çok fazla da bel bağlamamız gerekiyor. Çünkü yöntemin tıbbi açıdan sıkıntıları var. Örneğin kök hücre tedavisiyle doğacak bebeklerin ileride ne gibi problemlerle karşılaşabileceğini bilmiyoruz.

Dördüncü uzmanımıza göre ise; “Umut veren bir gelişme”

1. Hava kirliliği ve egzoz dumanının, özellikle erkeklerde sperm faaliyetlerini azalttığı ve hatta durdurduğu biliniyor. Bir başka sorun da, hormonlu besinler. Fazla tüketilen hormonlu besinler, özellikle etler, erkekte östrojen hormonunu artırarak sperm faaliyetlerini baskılayıcı rol oynuyor. Bunların yanı sıra manganez, civa ve kurşun atıklarıyla, kirlenen denizlerden temin edilen midye ile karides gibi kabuklu mahsuller ve yağ dokusu fazla olan somon balığında bu gibi atıklar depolanıyor. Dolayısıyla bu tür besinler sık yenildiğinde sperm sayısını olumsuz yönde etkiliyor. Ayrıca dar pantolonlar spermin oluşmasıyla ilgili hücrelere baskı yaparak sorun yaşanmasına neden olabiliyorlar. Çağımızın bir başka sorunu da, stres. Yoğun yaşam temposu arasında stresin etkisi altında kalan erkeklerde zamanla psikolojik bozukluklar gelişebiliyor. İşte bu noktada kullanılan antidepresanlar da yine sperm faaliyetlerini azaltan etkenler arasında yer alıyor.

2. Tüm dünyada klonlamanın önü kapandığı için, bilimadamları kök hücrelerinin sperme dönüştürülmesi için çalışmalar yürütüyorlar. Kök hücre, vücudun birçok dokusunda bulunup her türlü hücreye dönüşebilme özelliğine sahip. Bu özellik, kök hücrelerin sperme dönüşebilme olanağını sağlıyor. Önemli olan, bu kök hücrelerin sperm yerine kullanılabilmeleri sırasında meydana gelebilecek birtakım zorluklarla başa çıkmak. Yani, kromozom sayısının yarıya indirilmesi, yaşatılabilmesi ve sperm yerine yumurtayı dölleyebilme kapasitesinde ne denli başarılı olunabileceği önemli. Bilimsel çalışmalar sonucunda belki de yakın gelecekte sperme ihtiyaç kalmadan çiftler çocuk sahibi olabilecekler”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder